Küçük bir çocuk, babasıyla birlikte boğa güreşlerinin resmedildiği bir eseri inceliyordur. Sanatçı, babasıyla boğa güreşlerini izlediğinde tam da bu çocuğun yaşlarındadır. Çocuk resme bakar, belki de kendi yaptığı resimlerle benzerlik arar. Babası, yandaki açıklamayı okuduktan sonra ressamın İspanyol olduğunu ve İspanya'da boğa güreşlerinin yapıldığını söyler. Çocuk bakmaya devam eder; anne ve babasıyla yeni ve önemli bir şey yapmanın heyecanı içinde, dikkatlidir.
Bir kadın, bir sonraki resmin fotoğrafını çekmeye çalışırken arkasındaki kişiye kolu değer. Kadın mahcuptur.
Başka bir ziyaretçi, eliyle ağzının kenarını çevrelemiş, telefonuna buluşmaya biraz geç kalacağını fısıldıyordur. Sesi temkinlidir, sergiye uğradığından bahseder. Sanki suçunu ele vermiş gibi, artık rahattır.
Belli ki oldukça eski iki iyi arkadaş sergiyi usulca gezmektedir. Bir eserde geçirdikleri süre birbirleriyle uyumlu. Çıkışta üzerine sohbet edecekleri için mutlu.
Bir adam ve bir kadın aynı eserin önünde durmaktadır. Adam çaprazlamasına esere bakarken, kadın eserin tam karşısında, adamın önündeki açıklamayı okumaktadır. Yer değiştirmenin daha iyi olacağını biliyorlarsa da, hareketsiz.
Bir kadın konuşuyor. Sağında ve solunda duranlara sanatçının üretimleriyle ilgili yorumlar yapmakta. Sanatçının resmettiği bir yüzün sağ yanının, sol yanıyla ilişkideymiş gibi duruşundan; perspektifin kaybıyla iki boyuta sığdırılan çok boyutluluğa ve şekille olan zihinsel uğraşa... Düşünceler aklına geliyor ve geçiyor sanki. Eserlerin izdüşümünü görmek isteyen kendini resmetse, dışa ve içe dönük iki gözbebeğini tek gözde çizecekmiş gibi. Kadın ciddidir.
Uzun zamandır hissetmediğim kadar hafifim. Serginin başında hızlı olan hareketlerim, ilerledikçe yavaşladı; gezimi oradaki herkesle birlikte yaptığım hissi giderek belirginleşti. Eserlerde şeklin bu kadar eğilip bükülmesi bende bir ilişkilenme duygusuna temas ediyor. Olanı birlikte eğip bükmeye bir davet gibi. Nesneler herkeste ayrı ayrı bütünlenebilir, parçalar arasında geçişler yapılabilir ve bütünlük farklı noktalarda tekrar tekrar yakalanabilir. Sürreel bir gerçekten uzaklaşma değil de, gerçekliğin ara tonlarının bir aradalığına, üst üste oluşuna göz gezdirmek gibi. Sezdirilen gerçekliğin uyandırdığı duygular, şekle ve renge bürünmüş, serbestçe bu salonda, aramızda, bedenimizde dolaşıyor gibi. Objeler oralarda bir yerlerde gelişigüzel bir halde; orada olduğunu bilmek mümkün, gözle seçmek belki. Bu sergiden zihnimde en çok, sanatçının sözünü ettiği “obje düşüncesinin bıraktığı silinmez ize” dair merak kaldı.